Soysal Nedir? Bir Günün Anlamı ve Derinlikleri
Kayseri’nin soğuk bir sabahında, pencerenin kenarında otururken içimde bir şeylerin eksik olduğunu hissettim. Yağmur taneleri camda dans ederken, kafamda bir soru dönüp duruyordu: Soysal nedir? Bu, o kadar basit bir soru gibi görünüyor ki. Ama bazen, bir kelimenin ardındaki derinlik, tüm hayatını değiştirecek bir anlam taşıyabiliyor. Bugün, tam da o anlardan birindeydim.
Bir Sohbet ve Bir Soru
Geçen hafta, eski bir arkadaşımla karşılaştım. Yıllar sonra Kayseri’nin bir kafesinde otururken, yıllarca konuşmadığımız konularda sohbet etmeye başladık. O an, hayatın geçip gittiğini fark ettim. Ama bir şey vardı. Sohbetin bir yerinde, yüzeysel bir şekilde “soysal” kelimesi geçince, ben bu kelimeye takıldım. O kadar derin, o kadar anlamlı bir şeydi ki, sanki bir pencere açıldı. “Soysal nedir?” diye sordum ona. Gözlerinde bir boşluk vardı, hafif bir gülümseme vardı ama yanıt veremedi. Benim de içimde bir kıvılcım çaktı. Bu basit soru, birden fazla duyguyu içinde taşıyor gibiydi. Ne kadar farkında olmasak da, hayatımızda çok önemli bir yeri vardı.
İlk Kez Anladım: Soysal, Bir Bağlantıdır
O gün, sabahın erken saatlerinde birkaç sayfa yazarken, “soysal” kelimesi zihnimde dönüp duruyordu. Düşündüm. Soysal, sadece insanların birbirleriyle etkileşimde bulunduğu bir kavram değildi. Sosyal bağlar, bazen korkularımızı, bazen de sevinçlerimizi paylaşmamız anlamına gelir. Soysal, bir toplumun içinde var olmanın ötesinde, o toplumla kurduğumuz ilişkilerin derinliğiydi. Benim için, soysal olmak, sadece başkalarıyla ilişki kurmak değil, aynı zamanda kendimi bir topluma ait hissetmekti.
Kayseri’nin sokaklarında yürürken, herkesin birbirine bakışı, o küçük gülümsemeler, bazen bir selamlaşma, bazen de bir yabancının yardım eli uzatması… Bunlar, bana soysal olmanın anlamını daha da derinleştiriyordu. O anlarda, yaşadığım bu şehirde yalnız olmadığımı fark ettim. Bir insan, başka insanlarla ne kadar derin bir bağ kurarsa, o kadar “soysal” olurdu. Ve belki de bu yüzden, bazen o kadar yalnız hissedebiliyorduk. Çünkü bir şey eksikti. Bir bağ eksikti.
Soysal Olmak ve Bireysellik
Bazen, sokakta yürürken ya da bir kafede otururken, insanlardan uzak durmayı tercih ettiğim olur. Bir süre yalnız kalmak, bazen iyi gelir. Ama o yalnızlık, çok geçmeden içimde bir eksiklik yaratır. Soysal olmak, bazen bireyselliğimizin sınırlarını aştığı, başkalarıyla bir bütün haline geldiğimiz anları ifade eder. Bunu fark ettiğimde, Kayseri’nin arka sokaklarında yürürken içimdeki o kaybolmuşluk hissi kayboldu. Çünkü aslında, insan yalnızken bile soy-sal olabiliyor. Yalnızlık, bir bağ kurma fırsatıdır. Soysal olmak, o anın içinde kendini bulabilmektir. Bu, sadece başkalarına değil, aynı zamanda kendine duyduğun bir saygıdır.
Bir çaycıda karşılaştığım yaşlı amca, bana öylesine bir sohbet açtı ki, hiç tanımadığım biriyle 10 dakika süren bir sohbetin sonunda bir bağ kurmuş olduk. O amcanın gözlerindeki anlayış, bana soysal olmanın gücünü hatırlatmıştı. İnsanların birbiriyle kurduğu ilişkiler, sadece paylaşmakla kalmaz; aynı zamanda karşılıklı anlayış ve saygıyı da getirir. Bu bağlar, bazen kelimelere dökülmeden, sadece gözlerdeki o derinlikte, ses tonundaki sıcaklıkta bulunur.
Bir Adım Daha İleri: Soysal Olmanın Zorlukları
Tabii ki her şey o kadar kolay olmuyor. Soysal olmak, bazen acı verici de olabilir. Sosyal normlar, toplumun sunduğu baskılar, insanların beklentileri… Bunlar bizi soysal olmaktan alıkoyabiliyor. Kendimizi başkalarına göre şekillendirmeye çalışırken, aslında kendi kimliğimizi kaybedebiliyoruz. O yüzden, bazen kendimi, çevremdeki herkesin birbirine ne kadar uzaklaştığını, ne kadar yalnızlaştığını gözlerken buluyorum. Soysal olmak, o kadar kolay değil. Bazen insanlar birbirlerine duydukları bağları kaybederler. Birbirlerine ne kadar yakın olurlarsa olsunlar, bazen her şeyin içi boşalır.
Ama işte tam da o anlarda, biraz daha yavaşlayarak, biraz daha düşünerek, gerçekten “soysal” olabilmeyi öğreniyorum. Bir bağ kurabilmek için, önce kendimle doğru bir ilişki kurmam gerekiyor. O zaman, başkalarıyla da daha derin bağlar kurabilirim. Ve belki de bu, Kayseri’deki o dar sokakta yürürken, birbirine selam veren iki yabancının gözlerinde gördüğüm şeydir.
Sonuç: Soysal Olmak ve İçsel Huzur
O sabah, yağmurun camda dans ettiği an, içimdeki soruya yanıtı bulmuştum. Soysal olmak, sadece başkalarıyla değil, aslında önce kendinle kurduğun bağdır. Toplumla olan ilişkin, içsel dünyanla uyum sağladığında, o gerçek bağlantıyı kurabilirsin. O gün, bir anlamda, sadece bir kelime değil, içimdeki bir boşluğu da doldurmuştum. Soysal olmak, kalbinde bir insanlık duygusu taşımak, başkalarıyla birlikte büyümek ve gelişmektir. Ve her ne kadar bazen zor olsa da, bu bağların gücü, insanı her zaman ileriye taşır.